Cumartesi, Kasım 05, 2011

ETNOBOTANİK BUNUN NERESİNDE?
Atölye çalışmalarında katılımcılarla yaptığımız bir uygulama vardır, adı: Etnobotanik bunun neresinde? Bir bitkiyi tanıtır ve ne işe/işlere yaradığını, nasıl kullanıldığını tartışırız. Bu kez bir yapıyı tanıtmak istiyorum, hadi bulun bakalım, etnobotanik ya da akıl ve mantık bunun neresinde?
Yapı yaklaşık 1600 yıllık. İznik'in adı Nikea iken olasılıkla dördüncü yüzyılda inşa edilen bazilika planlı bir kilise: adı Ayasofya, İstanbul'daki Ayasofya'dan iki yüzyıl daha eski. MS 787 yılında bu yapıda 7. Konsil toplanarak Hristiyanlığın ilkelerini tartışmış. Hristiyanların tümünün kabul ettiği bu toplantının bu inancın şekillenmesinde önemli rolü olduğu için İznik kenti özel bir öneme sahip. Her yıl bir çeşit Hac ziyareti yapan yüzlerce turist bu yapıyı ziyarete gelir. Çinileriyle de ünlü ilçenin Arkeoloji Müzesi'nden çok Ayasofyası önünde durur turist otobüsleri.

İznik’in 1331’de Orhan Gazi tarafından alınmasından sonra camiye çevrilmiş Ayasofya. Her fatih gibi Orhan Bey de varolan en büyük ibadethaneyi cami yapmış. Ancak onu izleyen yıllarda İznikte  görkemli camiler inşa edilmiş. Ayasofya depremler ve yangınlarda tahrip olduğundan 19. yüzyılda terk edilmiş. 1930'larda ve 1950'lerde kazılar yapılarak mozaikleri ortaya çıkartılmış, 2000'li yıllarda restore edilmiş ve sıva altında kısmen korunan freskler de ortaya çıkarılmış.  2007'de Müze olarak restore edilip ziyarete açılmış.  
2011 yılı Kasım ayına dek Ayasofya'nın Cami olduğu kimsenin aklına gelmedi, ama sonra nedense, nasılsa, kapısındaki müze yazısı kaldırılıp ibadete açıldı. Bir gecede Müzeden Camiye çevrildi Ayasofya. 14. yüzyıl yapısı Yeşil Cami ve Hacı Özbek Camii, 15.yüzyıla ait Mahmut Çelebi Camii ve Şeyh Kudbettin Camii dahil 22.000 nüfuslu bir ilçede 12 cami varken her yıl yüzlerce kişinin gezdiği bir müzenin camiye döndürülme gerekçesini bulun bakalım?  Kültür Bakanlığı sitesine bakmayın, orada hala Müze olduğu kayıtlı.
29-30 Ekim 2011'de Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'nde Etnobotanik Atölyesi Yapıldı
NGBB'de 2009 yılında başlayan atölye çalışmaları bu kez de 15 katılımcıyla yapıldı. Çoğunluğunu çeşitli üniversitelerden yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin oluşturduğu katılımcılarla bir kültür mirası olarak etnobotanik kavramı, alan çalışma teknikleri, biyolojik çeşitlilik ve Türkiye'de etnobotanik çalışmalarının durumu konularında bilgi paylaşımı gerçekleştirildi. Gülru Hotinli'nin 'Sürdürülebilir bir Dünya için Biyokültürel Çeşitlilik' sunumu ile Burçin Çıngay'ın bitki presleme teknikleri konulu dersi ve uygulama çalışmaları atölyemizi zenginleştirdi. 

NGBB Yararlı Bitkiler Bahçesi'nde katılımcıların kendi kullandıkları bitkileri kaydettikleri çalışma, alanda bilgi derlemede kullanılan basit listeleme tekniği ve bunların yorumlanması konusunda fikir verdi. Çeşitli katılımcıların geldikleri bölgelerde önemli sayılan bir bitkiye ilişkin kısa sunumları da ilgiyle izlendi. Özellikle Bilecik Üniversitesi'nden Ebru Terzi'nin Pazar ilçesinde şerbetçi otu yetiştiriciliği, Denizli Pamukkale Üniversitesi'nden Gözde Taner'in üzerlik otu, İstanbul Üniversitesi'nden Berrin Akyıldırım'ın evelik (Rumex patientia) sunumları ile hakim İbrahim Çalışgan'ın Şeker Pancarı üzerine açıklamaları  heyecanlı sorulara, tartışmalara yol açtı. Her seferinde olduğu gibi meslekten olmayan ve özellikle kırsal kökenli kişilerin atölye çalışmalarına katılmalarının konuları nasıl zenginleştirdiğine tanık olduk.  Çanakkale'den atölyeye ikinci kez katılan doktora öğrencisi Tülay Tütenocaklı da bazı kaynak kişilerle iletişim kurmanın zorlukları, bunların nasıl aşılabileceği konularında katkı verdi.
Atölyemiz bu kez sistematik botanikçilerin iki yılda bir yaptıkları PARIS toplantılarının beşincisiyle çakıştığından Tuna Hocamız katılamadı. Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi Müdürü Prof. Adil Güner, önceki atölyelerde Tuna Ekim'in sunduğu Türkiye'de Botanik Tarihçesi konusunu sundu ve katılımcıların sertifikalarını da o verdi. Bir atölye çalışması daha keyifle tamamlandı, katılımcıların alan çalışmalarının sonuçlarını merakla bekleyeceğiz.